 |
ŞİİR VE MÜZİK - DUYGULAR VE MÜZİK
|
|
|
|
 |
 |
Müzik ve insan duyguları arasında ilginç bir bağ vardır. Müzik parçalarından söz ederken insan duygularını ifade eden hüzünlü, neşeli, coşkulu, yumuşak, hareketli, gergin, romantik, kasvetli, ya da melankolik gibi sıfatlar kullanırız. Örneğin, Beethoven’ın öğrencisi kontes Giulietta Guicciardi’ye ithaf ettiği Ayışığı Sonatı’nın romantik, Dokuzuncu Senfoni’nin son bölümü Neşeye Övgü’nün coşkulu olduğu konusunda pek çok müziksever ve eleştirmen hemfikirdir. Bir müzik parçasının anlamını, ya da estetik değerini tartışırken de bu duygulara değiniriz.
Hangi müzik parçasının hangi duyguyu ifade ettiği konusunda genel bir uzlaşım vardır. Mahler’in Toprağın Türküsü’nün neşeli olduğunu iddia eden bir eleştirmene rastlamak neredeyse imkansızdır. Pek çok müzik felsefecisi bu uzlaşımı açıklamaya çalışmıştır. Stephen Davies’in de aralarında bulunduğu bazı felsefeciler bunun müzik parçalarının kendilerinde taşıdıkları birtakım niteliklerden, yani parçaların içeriğinden kaynaklandığını iddia etmiştir. Bu görüşe göre, aynı parçanın farklı bireylerde aynı duyguyu uyandırmasının nedeni bu parçanın algılayandan bağımsız olarak taşıdığı niteliklerdir. Bir başka değişle, Toprağın Türküsü’nün beni hüzünlendirmesinin nedeni kendi içinde ‘hüzünlü’ olmasıdır. Aynı şekilde, Neşeye Övgü onu duyacak kimsenin olmadığı bir dünyada bile neşeli olacaktır. Tıpkı bir demir topun kütlesinin dünya yüzeyinde de, ay yüzeyinde de, algıdan bağımsız olarak, aynı olacağı gibi.
Kimi felsefeciler ise müzik parçalarının dinleyende uyandırdığı duyguların bizden, yani algılayandan kaynaklandığını iddia etmiştir. Bu felsefecilere göre, Toprağın Türküsü’nün beni hüzünlendirmesi parçanın kendisinden değil tamamen benden kaynaklanmaktadır. Onun için bu parçanın kendi içinde hüzünlü olduğunu iddia etmek yanlış olur. Peter Kivy’e göre müziğin üzerimizdeki duygusal etkisini tamamen kişisel çağrışımlarla, başka bir değişle, “bizim şarkımız olgusu” ile açıklayabiliriz. Mahler’in Des Knapen Wunderhorn’unun “neşeli” bölümleri bile beni hüzünlendiriyor bugünlerde çünkü, her nedense, bu müzik bana hayatımın en mutsuz dönemini hatırlatıyor.
Kötü bir haber aldığımız bir günde duyduğumuz neşeli bir parça, daha sonra dinlediğimizde, o günü çağrıştıracağı için, bizi hüzünlendirebilir. İlk kez neşeli bir tatilde dinlediğimiz hüzünlü bir parça ise bir daha her duyduğumuzda o tatili ve o anki neşemizi hatırlatacağı için bizi neşelendirebilir. Ancak hangi müzik parçasının hangi duyguyu ifade ettiği konusunda genel bir uzlaşım olduğunu göz ardı edemeyiz. Pek çok dinleyenin Mahler’in Toprağın Türküsü’ne ve Dokuzuncu Senfoni’nin son bölümü Neşeye Övgü’ye verdiği farklı tepkileri öznel çağrışımlarla, bu eserleri ilk duyduğumuzda içinde bulunduğumuz ortam ve şartlarla açıklayamayacağımızı düşünüyorum.
Kanımca, bu uzlaşımı müzik parçalarının sahip olduğu ve dışavurumsal (expressive) nitelikler adı verilen bazı duyumlanabilir niteliklerle açıklamak mümkündür. Dışavurumsal niteliklerin, ikincil nitelikler, yani nesnede nitelik olarak bulunmayan ancak renk, koku, tat gibi duyular yoluyla bizi belli bir biçimde etkileyen, bu nedenle öznel bir boyut taşıyan nitelikler olduğu kanısındayım. Bunlar müzik parçalarının kendilerinde taşıdıkları nitelikler değil, uygun şartlar altında dinleyicide belli bir duyguyu uyandırma potansiyeli, yetisi olan niteliklerdir Dolayısıyla, onları algılayan bireyin biyolojik ve psikolojik duruma, ait olduğu kültüre ve koşullarına göre değişiklik gösterirler. Nesneler nasıl onları algılayan bireylerden bağımsız olarak renge, kokuya ya da tada sahip değilse müzik parçaları da onları duyan bireylerden bağımsız hüzünlü, neşeli, romantik olamaz.
Ancak bu dışavurumsal niteliklerin tamamen öznel olduğu, bireyden bireye değiştiği, anlamına gelmemelidir. Trikromat, yani normal görüşe sahip, bireyler arasında örneğin, portakalın ve balkabağının turuncu, limonun sarı, domatesin kırmızı, salatalığın yeşil olduğunu konusunda genel bir uzlaşım vardır. Aynı şekilde, normal şartlar altındaki bir kişi Toprağın Türküsü’nün hüzünlü olduğunu düşünecektir.
Farklı Kültürler Farklı Duygular
Dışavurumsal nitelikler koşullardaki değişikliklere göre farklı algılanabilecekleri gibi, doğaları gereği, kültürel farklılıklar da gösterirler. Kimi Norveç halk şarkılarındaki derin hüzün duygusu farklı kültürlerle etkileşimi olmayan ve insanların üzüntüleri ağıt tutarak, feryat ederek gösterdiği bir toplum üzerinde beklenen etkiyi yaratmayabilir. Ancak uzak kültürleri tanıyan, onların müziklerine ve duygularını ifade ediş biçimlerine aşina bireylerin bu parçalardaki dışavurumsal nitelikleri algılamakta zorlanmayacakları kanısındayım.
Dışavurumsal niteliklerin ikincil olduğu savına karşı ortaya konan başka bir iddia da şudur: İkincil nitelikler kültürel farklılıklar göstermez ama dışavurumsal nitelikler gösterir. Bu savın boş olduğunu ileri sürebiliriz, çünkü algıladığımız nesnenin rengi de kültüre görecelidir. Araştırmalar ait olduğumuz kültürün ve konuştuğumuz dilin görsel verileri okuyuşumuz üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Örneğin, Papua Yeni Gine’de yaşayan bir kavim olan Dani’lerin dilinde kromatik ─renkli─ renkler için hiçbir terim mevcut değildir, ‘koyu’ ve ‘açık’ dışında herhangi bir renk terimi bulunmamaktadır. Hanoo gibi bazı dillerde ise renk kavramına bile rastlamayız. Galce’de yalnızda dört renk ismi olmasına karşın Eskimo dilinde beyazın çeşitli tonları için pek çok farklı isim vardır. Eskimoların beyazın pekçok tonu arasında ayrım yapabilmesi ama bizim yapamamamız ikincil niteliklerin onları algılayan bireylerin ait oldukları kültüre göre değişim gösterdiğini açıkça göstermektedir.
Dışavurumsal niteliklere dönecek olursak, yukarda sözünü ettiğim kültürel farklılıklara bakarak bu niteliklerin tamamen kültüre göreceli olduğu sonucunu çıkaramayacağımızı düşünüyorum. Güney Amerikalı bir çiftçi Norveç halk şarkılarındaki hüzün ile Hint halk şarkılarındaki hüzün arasındaki farkı göremeyebilir, ya da yavaşlığından dolayı Gorecki’nin 3. Senfoni’sini ‘sıkıcı’ bulabilir ama bunlardan hiçbirinin ‘neşeli’ olmadığını algılayabilecektir. Neşeye Övgü onu duyacak hiçbir bireyin olmadığı bir dünyada neşeli ya da coşkulu olmayacaktır. Bu nedenle, bu parçanın gerçekten neşeli olduğunu iddia edemeyebiliriz. Ancak hüzünlü, neşeli gibi dışavurumsal niteliklerin onlara doğaca yakından benzeyen kırmızı, tatlı, yumuşak gibi nitelikler kadar nesnel ve evrensel olduklarını savunmakta bir sakınca olmadığı kanısındayım.
Kaynakça
Davies, S. (1994) Musical Meaning and Expression Ithaca: Cornell University Press.
Hardin, C. L. (1988) Color for Philosophers, Indianapolis, Ind.: Hackett.
Kivy, P. (1980) The Corded Shell, Princeton: Princeton University Press.
|
Bugün 10 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
|
|
 |
|
|
|